Medeni Usul Hukuku Ders (Tüm Kitap) Özeti

MEDENİ USUL HUKUKU DERS ÖZETİ DEVAMIDIR.

• İlk itirazlar, davanın esasına girilmesini engelleyen ve davanın başında ileri sürüldüğü takdirde dikkate alınabilen usule ilişkin itirazlardır.
• Davalının cevap dilekçesinin davacı tarafa tebliğ edilmesi üzerine davacı bu dilekçeye 10 gün içinde replik layihası verebilir.
• Islah, tarafların yapmış olduğu usul işlemlerini tamamen veya kısmen düzeltmeleri demektir.
Tahkikata tabi olan davalarda tahkikat bitinceye kadar ıslah yapılabilir.
• Tahkikat aşaması davanın en önemli ve en uzun aşamasıdır. Bu aşamada hâkim daha aktiftir.
• Kural olarak taraflar duruşmaya çağrılmadan ve duruşma yapılmadan hüküm verilemez.
• Duruşmalar alenidir; ancak mahkeme, genel ahlak ve kamu güvenliği nedeniyle duruşmanın gizli yapılmasına karar verebilir.
• Duruşmada okunan hüküm sonucuna kısa karar denilir.
• Tasarruf ilkesi; davanın taraflarının yargılamanın başlangıcını, konusunu ve sona ermesini belirleyebilmeleri anlamına gelmektedir.
• Davacının bir talebi olmadan mahkemenin kendiliğinden bir davaya bakması yasaktır.
• Kural olarak, davadan tamamen feragat edilmesi halinde, davalının rızası aranmaksızın uyuşmazlık sona ermektedir.
• Davadan feragat, davacının mahkemeye yapacağı, tek taraflı açık bir irade beyanı ile gerçekleştirilir.
• Feragat; hüküm kesinleşinceye kadar, davanın her aşamasında, yani istinaf veya temyiz aşamalarında dahi yapılabilen bir taraf usul işlemidir.
• Kısmi feragat halinde ise; feragat edilen kısım için dava sona erer.
• Davayı kabul işlemi sadece davalı tarafından yapılabilirken; ikrar, davalı veya davacı tarafından yapılabilir.
• Dava, şarta bağlı olarak kabul edilemez.
• Davanın kabulü halinde davalı, yargılama giderlerini davayı kaybetmiş gibi ödemek zorunda kalır.
• Davayı kabul de davayı feragat gibi kesin hükmün hukuki sonuçlarını doğurur.
• Sulh sözleşmesinin söz konusu olabilmesi için, taraflar arasında mutlaka önceden sözleşme ya da haksız fiil gibi bir hukuki ilişki bulunmalıdır.
• Sulh bir anlamda, tarafların kısmi kabulü ve kısmi feragatiyle oluşur.
• Avukatın müvekkili adına karşı tarafla sulh yapabilmesi için, bu konuda vekâletnamesinde özel bir yetkinin bulunması gerekir.
• Sulh sözleşmesi ve bunun üzerine verilen mahkeme kararı, maddi anlamda kesin hüküm oluşturur.
• Taraflar, mahkeme önünde yapmış oldukları sulh sözleşmesi ile bağlıdırlar. Bu nedenle sulhten dönemezler.
• Taraflarca gönderilen mazeret dilekçesindeki mazeret kabul edilmezse, dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilir.
• Dava dilekçesinin işlemden kaldırılmasından sonra, davanın en geç üç ay içerisinde yenilenmesi gerekir.
• Yenilenmiş olan dava, yeni bir dava olmayıp, eski davanın devamıdır.
• Davanın açılmamış sayılmasına ilişkin karar, kanun yollarına götürülebilir.
• İspat ve delillere ilişkin hükümler esas itibarıyla HUMK’ da; ispat yükü bakımından genel hüküm ise, Türk Medeni Kanunu’nda düzenlenmiştir.
• Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.
• İkrar delil değil, taraf usul işlemidir. Ancak, doktrinde ikrarın delil olduğunu savunanlar da vardır.
• Kabul, davlı tarafın davaya son veren bir taraf usul işlemidir.
• Adli nitelikteki ikrar kural olarak ikrar edeni ve hâkimi bağlayıcı niteliklerdir.
• Vasıflı ikrara gerekçeli inkâr da denilmektedir.
• Tanık beyanları ve bilirkişi raporları takdiri deliller arasında yer alır.
• Yemin; yemin eden tarafı ve mahkemeyi bağlayıcı yönüyle kesin deliller arasında kabul edilmektedir.
• Hukuki işlemler dışında kalan konularda serbest delil sistemi benimsenmiştir.
• Hukuka uygun olarak elde edilmemiş olan deliller hâkim tarafından dikkate alınmaz.
• Senetle ispatı zorunlu olan bir uyuşmazlıkta, hâkim eğer karşı tarafın muvafakatını alırsa bu durumda tanık dinleyebilir.
• Senetle ispat zorunluluğu sadece senetle ispat mecburiyetini değil, aynı zamanda tanıkla ispat yasağını getirmektedir.
• Usul ve füru arasındaki hukuki işlemler miktar ya da değerine bakılmaksızın tanıkla ispatlanabilir.
• Ticari davalarda hâkim davaya ilişkin bir teamül olup olmadığını araştırabilir. Gerekirse sanayi ve ticaret odalarına sorar.
• Hâkim senetle ispat yükü kendisinde olan tarafın senedin kaybolduğu yönündeki iddiasının gerçek olduğuna kanaat getirirse tanık dinler ve bunu takdir eder.
• Borçlu tarafından el yazısı ile yazılmış fakat imzasız olan bir senet ya da mektup, bilgisayar ya da daktilo ile yazılan her borçlunun parafını taşıyan belgeler de yazılı delil başlangıcı sayılır.
• Senet, bir kimsenin kendi aleyhine delil olarak kullanılmak üzere meydana getirmiş olduğu imzalı belge olarak tanımlanabilir.
• Hazırlanması sırasında resmi bir makamın katılımının bulunduğu senetlere resmi senet denir.
• Onaylama biçimindeki noter senetlerinde, senet taraflarca hazırlanır ve onaylanması için notere sunulur.
• Resmi senetler aleyhine sahtelik davası, senet mahkemeye getirilmeden önce de açılabilir.
• İhtiyar heyetleri yazı bilmeyen ve imza atamayan kişilerin senetlerini onaylayarak bu senetlere resmi senet vasfı kazandırmaktadır.
• İspat vasıtası olarak yemin, senet ve tanık bulunmayan veya tanıklığa başvurulamayan yerlerde en son çare olarak uygulanır.
• Bir vakayı ispat yükü kendisine düşen taraf, o vakıayı başka delillerle ispat edemezse, diğer tarafa yemin teklifinde bulunabilir.
• Yemin, bir ispat aracı olduğu için ancak delillerle ispat edilebilen hususlar hakkında teklif olunabilir.
• Yemin edecek taraf on sekiz yaşında küçük ise veya kısıtlı ise yemin, kanuni temsilci tarafından yerine getirilir.
• Hâkim, yemin teklifini yerinde görmezse, bu teklifi bir ara kararı ile reddeder.
• Duruşmada yemin sorusunu ve formülünü hâkim hazırlar ve durumun önemi, yalan yere yemin etmenin hukuki ve cezai sonuçları hakkında yemin edecek tarafın dikkatini çeker.
• Yalan yere yemin etmek, ceza yargılaması bakımından önemli bir suçtur.
• Hâkim, resen yemin teklifini, ispat için gösterilen tüm delilleri inceledikten sonra ve ancak yargılamanın sonunda yapabilir.
• Mahkemeye gelerek tanıklık beyanında bulunmak istemeyen kimse, gerekirse zor kullanılarak getirilir.
• Kural olarak, hâkimin resen tanık dinlemesi mümkün değildir.
• Yakın hısımlık, meslek sırrı sahibi olmak gibi sebeplerle tanıklıktan çekinmek mümkündür.
• 15 yaşından küçük olanlar, akıl hastaları, kamu hizmetinden yasaklı olanlar, tanıklıktan çekinme hakkı bulunanlar ve taraflardan birinin evinde oturan ya da emrinde çalışanlar yeminsiz dinlenirler.
• Taraflar sormak istedikleri soruları hâkime bildirir ve hâkim de kendisine bildirilen soruları tanıklara sorar.
• Bir mahkeme ancak kendi yargı çevresindeki bir tanığı dinleyebilir.
• Hâkimlik mesleğinin getirdiği genel ve hukuki bilgi ile çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişi dinlenemez.
• Çözümü hâkim tarafından bilinmeyen özel ve teknik bilgiyi gerektiren hallerde bilirkişiye başvurulur.
• Hâkim resen bilirkişi incelemesine karar vermişse, bilirkişi giderleri hâkim tarafından belirlenmek üzere taraflardan birine ya da ikisine birlikte yüklenir.
• Bilirkişiler gerçek ya da tüzel kişiler arasından seçilebilir.
• Bilirkişiler, hâkimler hakkındaki sebeplere dayanarak taraflarca reddedilebilir.
• Hâkim bilirkişi raporu ile bağlı olamadığından, ilk bilirkişi raporu ile istenen hususların gereği gibi aydınlanmadığı kanısına varırsa, yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verebilir.
• Keşif, bir delil elde etme yöntemi ve çekişmeli olguları hâkimin doğrudan algılamasını sağlayan bir aydınlanma yöntemidir.
• Deliller yalnızca kanunda açıkça belirtilenlerden ibaret değildir. Çünkü HUMK genel olarak sınırlayıcı bir delil listesi getirmemiştir.
• Bütün usul hukuku sözleşmelerinde olduğu gibi delil sözleşmelerinde de uyuşmazlığın belirli ve yazılı olması şarttır.
• Delil tespiti ile ileride kaybolacağı veya gösterilmeleri bakımından güçlükler çıkabilecek olan delillerin, zamanı geldiğinde açılmış olan davada veya ileride açılacak davada incelenmesi mümkün olur.
• Kanun yolları, olağan ve olağanüstü kanun yolları şeklinde ikiye ayrılır.
• İstinaf, temyiz ve karar düzeltme olağan kanun yollarındandır.
• Yargılamanın yenilenmesi olağan üstü bir kanun yoludur.
• İstinaf yoluna, ilk derece mahkemelerince verilen nihai kararlara karşı başvurulabilir.
• İstinaf yoluna hem çekişmeli ve hem de çekişmesiz yargıda başvurulabilir.
• İstinaf istemlerinde yetki, Bölge adliye mahkemesinin resen inceleyeceği bir husustur.
• İstinaf yoluna başvurunun süresi, nihai kararın tebliği tarihinden itibaren 15 gündür.
• Tarafların istemi olmadan istinaf incelemesi yapılamaz.
• İstinaf yoluna başvurma, kararın icrasını durdurmaz.
• İlk derece mahkemesinde uyuşmazlık hangi usule tabi olarak çözülmüşse, istinaf aşamasında da aynı usul geçerlidir.
• Dava dosyası dilekçeler aşaması tamamlandıktan sonra Bölge adliye mahkemesinin önüne gelir.
• Ön inceleme aşamasında esasa girmeden, istemin kanuna uygunluk çerçevesinde değerlendirmesi yapılır.
• Bölge adliye mahkemeleri bazı hallerde duruşma yapmadan da karar verebilir.
• İnceleme aşamasından sonra duruşma ve böylece tahkikatın tamamlanması aşamasına geçilir.
• Bölge adliye mahkemesinin verdiği kararın hüküm sonucunda, istem sonuçlarının her biri hakkında verilen hüküm gösterilir.
• İstinaf isteminin reddi kararı onama kararına benzer bir karardır.
• İlk derece mahkemesi kararının kaldırılması ve dosyanın gönderilmesi kararı nitelik bakımından bozma kararına benzemektedir.
• İstinaf yargılaması sonunda dört tür karar verilebilir; İstinaf isteminin reddi kararı, ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılması ve gönderme kararı, davanın kısmen veya tamamen kabulü ya da davanın reddi kararı.
• Birleştirilen davalarda temyiz sınırı her dava için ayrı ayrı belirlenir.
• Temyiz nedenleri kanunda sınırlayıcı bir biçimde sayılmış olup, bunların dışındaki nedenlerle temyize gidilemez.
• Genel temyiz nedeni hüküm mahkemesinin bir hukuk kuralını yanlış uygulamasıdır.
• Mahkemenin görevsizliği, birbirine çelişik kararların verilmiş olması, delillerin hukuka aykırı biçimde reddi, yargı yolunun caiz olmaması, hâkimin davaya bakmakta yasaklı olması veya hükmün gerekçesiz olması gibi haller mutlak temyiz nedenidir.
• Yerel mahkeme bozma kararına uyarsa sadece bozma nedenleri ile sınırlı bir inceleme yapar.
• Hüküm mahkemesinin kararı usul ve kanuna uygun bulunursa Yargıtay’ ca onaylanır.
• Bölge adliye mahkemelerinin faaliyete başlamasıyla karar düzeltme yolu yürürlükten kalkacaktır.
• Karar düzeltme yoluna ancak hükmün tarafları sadece bir kez başvurabilirler.
• Temyiz kanun yolunun mahkemesi Yargıtay’dır.
• Kesin hükmün varlığı için öncelikle nihai bir mahkeme kararının bulunması gerekir.
• Kesin hükmün varlığı için ya kanun yoluna başvurma hakkının bulunmaması, ya başvuru süresinin geçmiş olması, ya da kanun yolunda gereli yargı işlemlerinin tamamlanmış olması gerekir.
• Biçimsel anlamda kesin hüküm, bu hükme karşı başvurulabilecek başka bir kanun yolu bulunmadığı anlamına gelir.
• Kararın kesinleşmiş olduğunun, kesinleşme biçimi de belirtilmek suretiyle kararı veren hakimce ilamın üzerine şerh edilmesine kesinleşme şerhi denir.
• Biçimsel anlamda kesinleşmiş kararlara tanınan kanuni gerçeklik niteliğine maddi anlamda kesin hüküm denir.
• Maddi anlamda kesin hüküm ile taraflar arsındaki uyuşmazlıkların bir daha ortaya atılmayacak biçimde çözümlenmesi amaçlanır.
• Müteselsil borçlulukta, alacaklının müteselsil borçlulardan birine karşı açtığı davada verilen hüküm, diğer müteselsil borçlular bakımından kesin hüküm teşkil etmez.
• Dava konusu aynı olan davalar, aynı sebebe dayanılarak aynı taraflar arasında yeniden açılamaz.
• Bir kısmi dava esastan reddedilmişse, talep edilmeyen alacak kısmı için de hüküm söz konusu olur.
• Kesin hükmün kesin delil etkisi, aynı taraflar arasında, aynı konuda ve aynı sebebe dayanan davalarda söz konusu olur.
• Yargılamanın iadesi yolunda, kanun tarafından belirlenmiş ağırlıkta hata ve noksanlıklarla etkilenmiş olan bir kesin hükümle sonuçlanan davanın yeniden görülmesi amaçlanmaktadır.
• Yargılamanın iadesi kavramı yerine hukukta iadei muhakeme, yargılamanın yenilenmesi gibi kavramlarda kullanılmaktadır.
• Hüküm verildikten sonra düzenlenmiş belgelere dayalı olarak yargılamanın iadesi istenemez.
• Yargılamanın iadesine belge ya da senedin elde edilmesinden itibaren üç ay içinde başvurulabilir.
• Hükümden sonra verilen bir mahkeme kararı ile hükme esas alınan belgenin sahte olduğuna karar verilmişse, bu bir yargılamanın iadesi nedenidir.
• Bir yargılamada verdiği ifade hükme esas alınan tanığın, hükümden sonra yalan tanıklıktan dolayı ceza mahkemesinde mahkûm olması sebebiyle yargılamanın iadesine gidilebilir.
• Öğretide, bilirkişi raporunu tercüme eden tercümanın kasdi yanlışının tespiti halinde de yargılamanın iadesine gidilebileceği kabul edilmektedir.
• Hangi işlemlerin hileli sayılacağı konusunda hâkimin takdir yetkisi bulunmaktadır.
• Hâkimin reddi nedenleri olduğu halde, kendini reddetmeyip yargılamaya devam eden hâkim tarafından hüküm verilmiş olması ise yargılamanın iadesi nedeni değildir.
• Yargılamanın iadesini isteme süresi, Avrupa insan hakları mahkemesi kararının kesinleştiği tarihten itibaren bir yıldır.
• Yargılamanın iadesini isteme süreleri, hak düşürücü süreler, olduğundan hâkim tarafından resen dikkate alınır.
• Yargılamanın iadesi davası mutlaka duruşmalı incelenir.
• Tahkimin konusu sadece tarafların iradesine tabi olan uyuşmalıklardır.
• Tahkim sözleşmesi ile taraflar aralarında var olan ya da olabilecek uyuşmazlıkların çözümünü hakeme bırakmak konusunda anlaşmaktadırlar.
• Tahkim sözleşmesi ile taraflar tahkim yoluna başvurmayı kabul etmekte ve devlet mahkemelerine giden yolu kapatmış olmaktadırlar.
• Hakem sözleşmesi, taraflar ile hakemler arasında yapılan bir borçlar hukuku sözleşmesidir.
• Medeni haklarını kullanma ehliyetine sahip herkes, taraflarca hakem tayin edilebilir.
• Uygulamada en çok başvurulan yöntem, tarafların hakemleri seçmelerinden sonra bu iki hakemin bir araya gelerek üçüncü hakemleri seçmeleridir.
• Hakemlerde de dava dilekçesi ile açılır ve tahkime gidilmesi kural olarak mahkemeye başvurulması ile aynı sonuçlara yol açar.
• İhtiyati tedbir veya ihtiyati haciz kararı verme yetkisi mahkemelere aittir; hakemlerin bu konuda yetkisi yoktur.
• Hakem kararları kesinleşmeden icra edilemez.
• Hakem kararlarına karşı Yargıtay’da temyiz yoluna gidilebilir.
• Hakem kararları hakkındaki temyiz sebepleri mahkeme kararları hakkında öngörülen temyiz sebeplerinden çok daha sınırlıdır.
• Hakemler Yargıtay’ın bozma kararına karşı direnme kararı veremezler; bozma kararına uymak zorundadırlar.
• Milletlerarası Tahkim Kanunu, yabancılık unsuru taşıyan ve tahkim yerinin Türkiye olarak belirlendiği veya taraflarca ya da hakemlerce bu kanun hükümlerinin seçildiği uyuşmazlıklarda uygulanır.
• Milletlerarası tahkim ile iç tahkim arasındaki temel farklılık, hakem kararlarının denetlenmesi bakımından ortaya çıkmaktadır.
• Milletlerarası tahkimde iptal davası, hakem kararlarının taraflara bildirildiği tarihten itibaren 30 gün içinde açılabilir.
• İhtiyati tedbirlerin temel amacı, dava konusu ile ilgili bir güvence sağlamaktır.
• İhtiyati tedbirler genel olarak HUMK’ da düzenlenmiştir. Ancak, diğer bir çok kanunda da bir takım geçici koruma tedbirlerine yer verilmiştir.
• İhtiyati haciz, ihtiyati tedbirden farklı olarak yalnızca para alacaklarına ilişkin davalarda veya icra takiplerinde söz konusu olabilir.
• Taraflar arasındaki çekişmeli malların yediemine teslimi sadece taşınırlar için uygulanabilecek bir ihtiyati tedbirdir.
• Mahkeme, uyuşmazlık konusu olan şeyin korunması için gerekli her türlü tedbiri alabilir.
• Dava açılmadan önce ihtiyati tedbir, bu tedbirin en az masrafla ve en çabuk nerede yerine getirilmesi mümkün ise o yer mahkemesinden ya da dava için yetkili mahkemeden talep edilebilir.
• İhtiyati tedbir kararı verilebilmesi için, bunu talep eden tarafın ihtiyati tedbir talebine konu olan hakkını tam olarak ispat etmesine gerek yoktur.
• İhtiyati tedbir kararı aleyhine istinaf ya da temyiz yoluna gidilemez; sadece itiraz söz konusu olabilir.
• İhtiyati tedbir dava açılmadan önce talep edilmiş ve bu talep kabul edilmiş ise; kararın verildiği tarihten itibaren 10 için de uyuşmazlıkla ilgili davanın açılması gerekir.

MEDENİ USUL HUKUKU (Ders) Özeti

• Uyuşmazlık; bir hakkın varlığı, kapsamı veya sonuçları hakkında meydana gelen anlaşmazlıktır. Dava ise; bir uyuşmazlığın hali için devlet yargısına müracaat demektir.
• Medeni usul hukuku bir hukuku ilişkinin tarafları arasındaki ilişkilere, ancak bu konuda uyuşmazlık ortaya çıktıktan sonra başvurulan kuralları, ihtiva eden bir hukuki alandır.
• Avrupa insan hakları sözleşmesi (AİHS) insan haklarına ilişkin metinlerin en gelişmiş ve en niteliklisidir.
• Türkiye Cumhuriyeti’nde Devlet yargısı içinde iddia, savunma ve yargılama üçgeni içerisinde meslekten olmayan kişilerin yer alması kural olarak söz konusu değildir.
• Yardımcı adalet personeli; yargılama ve karar verme faaliyetine doğrudan doğruya katılmasa da, yargılama işlerinin yürütülmesinde vazgeçilmez bir unsurdur.
• Anayasa ile sağlanmak istenen mahkemelerin siyasi iktidar karşısında bağımsız olmasıdır.
• Hâkimler; kanunda belirtilenlerden başka resmi ve özel hiçbir görev alamazlar. (AY m. 140,V)
• Hâkimlerin özlük işleri; kuruluş ve yetkileri Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca düzenlenir. (AY m.159)
• HUMK’ da yer alan hâkimin davaya bakmasının yasak olduğu durumlar ile hâkimin reddini gerektiren hallere ilişkin hükümlerin konuluş amacı, hâkimin her bir davada tarafsızlığını sağlamaktır.
• Hâkim kendi davasına bakamaz.
• Yasaklılık sebeplerinden birinin varlığı halinde hâkim, davanın taraflarının hepsinin açık ve yazılı muvafakatlarıyla davaya bakmaya devam edebilir.
• Hâkimin davada reddini gerektiren hallerde, hâkimin davaya bakarken tarafsız kalamayacağından duyulan bir şüphe vardır.
• Hâkimin iki taraftan birine karşı bir davası ya da husumeti bulunması durumunda reddi hâkim söz konusudur.
• Hâkimin tarafsızlığından önemli sayılacak şüphelerin bulunması reddi hâkim nedenidir.
• Hâkimin reddi talebi; ret nedenini bilen tarafından en geç ilk duruşmada bildirilmelidir.
• Hâkimin reddi dilekçesi; reddi istenen hâkimin mensup olduğu mahkemeye hitaben yazılır.
• Zamanında yapılmayan, inandırıcı olmayan ve davayı uzatma amaçlı ret talepleri geri çevrilebilir.
• Ret istemini inceleyecek olan merci duruşma yapıp yapmamakta serbesttir.
• Hâkimin kendisini reddetmesi, taraflardan birisinin hâkimi reddetmesinde olduğu gibi bir süreye tabi olmadığından hâkim kendisinin reddini her zaman isteyebilir.
• Esas hüküm bakımından temyiz yolu kapalı bulunan dava ve işlerde hâkimin reddi istemi ile ilgili merci kararları kesindir.
• Hâkim ister taraflarca reddedilmiş olsun isterse kendisini reddetmiş olsun, ilgili merci tarafından karar verilinceye kadar o davaya bakamaz.
• Yargıtay kanununa göre, Yargıtay dairelerinin veya genel kurullarının başkan ve üyelerinin de ret nedenlerine dayanılarak reddi istenebilir.
• Mahkemelerin kuruluşu, görevleri ve yetkileri kanunla düzenlenir.
• Göreve ilişkin olarak kanunlarda yer alan kurallar, kamu düzenine ilişkin olup emredici bir nitelik taşırlar.
• Genel mahkemeler; sulh hukuk ve asliye hukuk mahkemeleridir.
• Miktar veya değere görevli mahkemenin tayininde, dava konusunun davanın açıldığı tarihteki değeri esas alınır.
• Davacı dava konusunun miktarını belirtmekten kaçınırsa, dava dilekçesi işleme konulmaz.
• Hakim gerekirse dava konusunun değerinin tespitinde bilirkişiye dahi başvurabilir.
• Objektif dava birleşmesi bir davacının bir davalıya karşı birden fazla talebini, aynı dava dilekçesi ile illeri sürmesi demektir.
• Seçimlik davalar, seçim hakkının borçludan olması durumunda söz konusu olur.
• Terditli ( kademeli) davalarda davacı mahkemeden öncelikle asıl talebinin incelenmesini ve bu talep hakkında karar verilmesini; asıl talebi kabul edilmezse ikinci, yani yardımcı talebinin incelenmesini talep eder.
• Davacı hukuki yararının bulunması şartıyla alacağının sadece bir kısmını dava ederek geri kalan kısmını saklı tutabilir.
• Açılmış ve görülmekte olan bir davanın davalısının davacıya karşı aynı mahkemede dava açmasına ‘’karşı (mütekabil) dava’’ denir.
• Kira sözleşmesine dayanan her türlü dava, miktar veya değerine bakılmaksızın sulh hukuk mahkemelerinde görülür.
• Taşınır ve taşınmaz mallarda yalnızca zilyetliğin korunması ile ilgili davalar sulh hukuk mahkemelerinde görülür.
• Vakıflara ilişkin davalarda görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesidir.
• Asliye ticaret mahkemesi; asliye hukuk mahkemesinin görevine giren ticari davalara ve işlere bakmak üzere kurulmuş bir hukuk mahkemesidir.
• Aile mahkemesinin kurulmasındaki amaç, aile hukukundan kaynaklanan dava ve işlerin görülmesidir.
• Aile mahkemesi asliye hukuk mahkemesi seviyesinde ve tek hâkimli bir mahkemedir.
• Denizcilik ihtisas mahkemesi, deniz ticaretine ilişkin uyuşmazlıklardan doğan davalar bakmakla görevlidir.
• Fikri ve sınaî haklar hukuk mahkemesi, Fikir ve sanat eserleri kanunu’ nda düzenlenmiş hukuki ilişkilerle ilgili uyuşmazlıklardan doğan davalara bakar.
• İcra mahkemesi, icra-iflas işleri için kurulmuş bir özel mahkemedir.
• İş mahkemesi; iş hukukundan doğan davalara ve işlere bakmak üzere kurulmuş, tek hâkimli bir uzmanlık mahkemesidir.
• Kadastro mahkemesi; Kadastro kanununun uygulaması ile ilgili dava işlere bakmak üzere kurulmuş olan, tek hâkimli bir uzmanlık mahkemesidir.
• Tüketici mahkemesi; Tüketicinin korunması hakkında kanunun uygulanması ile ilgili ortaya çıkacak uyuşmazlıkların çözümü için kurulmuş bir uzmanlık mahkemesi olup tek hâkimlidir.
• Mahkeme, önüne gelen bir davada görevli olup olmadığını, davanın her aşamasında resen gözetir.
• Hem görev hem yetki itirazında bulunulmuşsa, mahkeme yetki sorunundan önce ilk olarak görevli olup olmadığını inceleyip karara bağlamalıdır.
• Görevsizlik kararı veren mahkeme; bu kararından hangi mahkemenin görevli olduğunu belirtmeli ve bu mahkemeyi kararında göstermelidir.
• Mahkeme görev itirazının reddine karar verirse, bu bir ara karar olduğu için, bu karara karşı kanun yollarına başvurulamaz.
• Görevsizlik kararına karşı, davacının on gün içerisinde görevli mahkemeye başvurması halinde yeniden harç alınmaz.
• Kural olarak, görevsiz mahkemenin yaptığı usul işlemleri görevli mahkemede geçersizdir.
• Aynı yargı çevresinde aynı mahkemeden birden fazla varsa, bunlar arasındaki iş dağılımı nöbetçi mahkeme tarafından belirlenir.
• Aynı yargı çevresinde bulunan asliye hukuk mahkemesi ile asliye ticaret mahkemesi arasında Türk ticaret kanununa dayanan bir iş bölümü ilişkisi bulunmaktadır.
• İş bölümü itirazı bir ilk itirazdır.
• Gönderme kararı üzerine yapılacak olan işlemler, görevsizlik kararının kesinleşmesi üzerine yapılacak olan işlemlerle aynıdır.
• Yetki kuralları; bir davanın hangi yerdeki görevli mahkemede açılacağını belirleyen kurallardır.
• Kural olarak, hâkim yetkili olup olmadığını resen dikkate alamaz. Yetkisizlik ancak taraflarca ileri sürülebilir.
• Yetki konusunda ana kural; davanın davalının yerleşim yerinde (ikametgâhında) açılmasıdır.
• Medeni kanuna göre, bir kimsenin yerleşmek niyetiyle oturduğu yer, onun yerleşim yeri sayılır.
• Davalının Türkiye’de yerleşim yeri yoksa davada Türkiye’ de son defa oturduğu yer mahkemesinde bakılır.
• Davalı sayısı birden fazla ise; dava davalıların tümüne karşı bunlardan birinin yerleşim yeri mahkemesinde açılabilir.
• Özel yetki kuralları davacıya çoğu kez davasını açabilmesi için genel yetki kurları yanında bir seçim hakkı tanırlar.
• Sözleşmenin ifa yeri tarafların aralarında yapmış oldukları sözleşmeden açıkça anlaşılıyorsa, dava söz konusu ifa yeri mahkemesinde açılabilir.
• Haksız fiilden doğan davalar; haksız fiilin meydana geldiği yer mahkemesinde de açılabilir.
• Taşınmazın aynına ilişkin olan davalar taşınmazın bulunduğu yer mahkemesinde görülür.
• Terekenin taksimine ilişkin davalarda yetkili mahkeme, miras bırakanın son yerleşim yeri mahkemesidir.
• Asıl davayı görmeye yetkili mahkeme, karşı davayı görmeye de yetkilidir.
• Davalı süresinde yetki itirazında bulunmazsa dava yetkisiz mahkemede görülmeye devam olunur.
• Sulh hukuk mahkemelerinde yetki itirazı sözlü olarak da yapılabilir.
• Yetkisizlik kararı veren mahkeme, söz konusu kararında yetkili mahkemeyi göstermek zorundadır.
• Yetkisizlik kararı veren mahkeme dava dosyasını kendiliğinden yetkili mahkemeye göndermez. Bu konuda gerekli olan işlemleri davacının yapması gerekir.
• Kesin yetkinin söz konusu olduğu hallerde yetki sözleşmesi yapılamaz.
• Merci tayini için iki mahkemenin bir dava hakkında ayrı ayrı görevsizlik veya yetkisizlik kararı vermiş olmaları ve bu her iki kararında temyiz edilmeksizin kesinleşmiş olması gerekir.
• Olağanüstü hallerde belirli bir yerdeki davalara başka bir yer mahkemesinde bakılmasına karar verme yetkisi Adalet Bakanlığı’na aittir.
• Bir hukuk davası; dilekçeler aşaması, tahkikat aşaması, sözlü yargılama aşaması ve hüküm aşaması olmak üzere dört aşamadan oluşur.
• Davacının, talebinde davalının bir şeyi yapmaya, bir şeyi vermeye veya bir şeyi yapmamaya mahkûm edilmesini istediği dava türüne eda davası denir.
• Bir hukuki ilişkinin varlığının ya da yokluğunun veyahut içeriğinin belirlenmesi amacıyla açılan davaya tespit davası denir.
• Bir davada delil olarak kullanılabilecek hususların tespiti için ya da bir dava içerisinde iddia ve savunma olarak ileri sürülebilecek hususlara ilişkin de tespit davası açılabilir.
• İnşai davalar, kural olarak kanunun açık hükmünün bulunduğu hallerde açılabilmektedir.
• Dava şartlarına davanın dinlenebilmesi (mesmu olması, görülebilmesi) şartları da denir.
• Türk mahkemelerinin yargı (hakkı) yetkisi, Türkiye Cumhuriyeti’nin coğrafi sınırları ile sınırlıdır.
• Kesin yetki hallerinin mahkemece kendiliğinden gözetilmesi gerekir.
• Dava ehliyetine sahip olmayan tarafın davada kanuni temsilcisi tarafından temsil edilmiş olması gerekir.
• Hakkında kesin hüküm bulunan uyuşmazlık, yeni bir dava konusu yapılamaz.
• Menfaat, açılan dava ile kurulan yargılama hukuku ilişkisindeki her türlü talep bakımından bir kabule şayanlık ( görülebilirlik, dinlenebilirlik) şartıdır.
• Mahkemede eda davası ya da inşai dava açılmasında menfaatin olup olmadığını ancak şüphe halinde inceler.
• Genel dava şartları yanında, kanunda bazı davalar için özel dava şartları öngörülmüştür.
• Mahkeme, dava şartlarını kendiliğinden araştırmak zorundadır.
• Dava şartları, dava açıldığı andan hüküm verilinceye kadar var olmalıdır.
• Hâkim önüne gelen bir hukuk davası üç aşamada incelenir.1- Dava şartlarının incelenmesi 2- Varsa ilk itirazların incelenmesi 3- Davanın esasına girilmesi
• Bir davada birbiri ile uyuşmazlık halinde olan iki taraf yoksa o zaman çekişmesiz yargı işi söz konusu olur.
• Taraf ehliyeti, davada taraf olabilme ehliyetidir. Ve dava şartıdır.
• Gerçek kişilerin hak ehliyeti ve dolayısı ile taraf ehliyeti ölümle sona erer.
• Elbirliği ile mülkiyette maddi mecburi dava arkadaşlığı söz konusudur.
• Şekli bakımdan mecburi dava arkadaşlığı söz konusudur.
• İhtiyari dava arkadaşlığında dava arkadaşı kadar dava vardır.
• Fer’i müdahalenin varlığı için görülmekte olan bir dava olmalı ve davaya müdahale etmek isteyen kişinin, lehine müdahale etmek istediği tarafın davayı kazanmasında menfaati bulunmalıdır.
• İhbar herhangi bir şekle tabi olmadığı gibi hâkimin veya karşı tarafın iznine de tabi değildir.
• Üçüncü kişi, Fer’i müdahil olarak davaya katılırsa, bu davadaki yetkileri tamamen fer’i müdahilin yetkileri gibidir.
• Asli müdahilin usulüne uygun biçimde dava açması ve harçlarını ödemesi ile asli müdahale tamamlanmış olur.
• Kanuni temsilin doğumu, içeriği, sona ermesi kanunla belirlenmiştir.
• Dava ehliyeti olmayan bir kişi adına ancak kanuni temsilcisi tarafından dava açılabilir.
• Genel vekâlet, davada gerekli olan tüm işlemleri yapabilme yetkisidir.
• Vekâletnamesini mahkemeye vermeyen vekil dava açamaz. Ve yargılama ile ilgili hiçbir görev yapamaz.
• Mahkeme, taraflardan birinin talebi olmadan kendiliğinden bir davayı görmeye başlayamaz.
• Dava dilekçesinde bulunması gereken bazı hususlar kamu düzenine ilişkin olduğu için, mahkeme tarafından kendiliğinden gözetilir.
• Dilekçede yer alan davacı ya da davalı isimleri sonradan değiştirilemez.
• Dava dilekçesinde değer gösterilmemişse, mahkeme davacıya bu değeri tespit ettirir.
• Davacı, dava dilekçesinde yer alan vakıaları sonradan, rızası olmadan ya da davasını ıslah etmeden, değiştiremez ya da genişletemez.
• Davacı, hukuki nedeni dava dilekçesinde göstermek zorunda değildir. Zira hakim Türk kanunlarını kendiliğinden uygulamakla yükümlüdür.
• Cevap süresi kural olarak on gün olup, kanun tarafından belirlenmiştir.
• Davacı, talep sonucunda kendi lehine karar verilmesini isteyebilir, yoksa başkası lehine hüküm verilmesini isteyemez.
• Dava dilekçesinin altında imza bulunmaması, bir ilk itiraz nedenidir ve bunun üzerine dava dilekçesinin iptaline karar verilir.
• Dava dilekçesi hâkime verilir ve hakim, dilekçenin verildiği tarihi yazarak, dava esas defterine kaydedilmek üzere, dilekçeyi kaleme havale eder.
• Dava, dava dilekçesinin mahkeme kalemine (esas defterine) kaydı tarihinde açılmış sayılır.
• Bilgisayar kullanan mahkemeler bakımından dava dilekçesi, harcın yatırılmasını takiben tevzi bürosuna verilir ve büroda bilgisayara kaydedilir. Tevzi bürosu bilgisayarına kayıt tarihi, davanın açıldığı tarihtir.
• Alacaklının müteselsil borçludan birine karşı açmış olduğu dava ile diğer müteselsil borçlular hakkında da zamanaşımı kesilmiş olur.
• Davalı daha önce mütemerrit kılınmamış ise; dava açılması ve dava dilekçesinin tebliği ile davalı temerrüde düşer.
• Davanın açıldığı tarihte dava şartları eksikse davanın esasına girilemez.
• Dava açıldıktan sonra, davacı, davalının rızası olmadıkça davasını geri alamaz.
• Açtığı davadan feragat eden davacı, aynı hakka dayanarak yeniden dava açamaz.
• Davacı kanunda gösterilen istisnalar dışında, davasını genişletemez ve değiştiremez.
• Davacı, dava açtıktan sonra talep sonucunu değiştiremez veya genişletemez.
• Davalı, davanın genişletilip değiştirilmesine rıza göstermez ise, davacı ıslah yoluna başvurabilir.
• Davalı, açılmış olan davaya karşı cevaplarını cevap layihası ile mahkemeye bildirir.
• Bir davın karşı dava olarak açılabilmesi için asıl dava ile karşı dava arasında bir bağlantının bulunması zorunludur.
• Cevap layihasında ileri sürülmemiş olan def’ilerin sonradan ileri sürülmesi savunmanın genişletilmesi veya değiştirilmesi yasağı kapsamındadır.

0 yorum: